TÜRK GENÇLİĞİ “ YENİ BİR KIZILELMA’YA” YÖNELMELİDİR
GEREK ŞAHSİ İSTİKBAL, GEREKSE ÜLKE VE MİLLETİMİZİN GELECEĞİ KONUSUNDA GENÇLERİMİZ BİR HEDEFTEN YOKSUN…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin hüküm sürdüğü Anadolu, bulunduğu jeopolitik-jeostratejik konumuyla tarih boyunca tüm medeniyetlerin dikkatini çekmiştir.
Bu toprakları ‘kutsal vatan’ haline getiren ceddimizin şehit kanları, tarihsel birikim, yaşanmışlıklar , bir arada yaşama arzusu ve nihayet ‘millet olmak’ şuurunun bir tezahürü olarak; ‘Devleti ve Milleti ile bölünmez bir bütün olarak’ muhafaza etmek ülküsüdür…
GENÇLRİMİZ ‘KÖKLERİNDEN’ HABERSİZ, GELECEKTEN ÜMİTSİZ.
Çağımızın “Dede Korkut’ u” olduğu kabul edilen milli duruşu ile örneklik teşkil eden ‘Ozan Arif ‘namıyla maruf merhum Arif Şirin’ in 1980’ li yıllardaki Avrupa’ daki durumumuzu tasvir eden şiirindeki şu dizeler, günümüz Türkiye Gençliği için de söylenilebilir:
“Gençlerimiz burda şundan habersiz,
Damarında gezen kandan habersiz,
Töreden habersiz, ; dinden habersiz,
Almanyada doğan döller perişan!…”
Bu kadar dramatik olmasa da, ülkemiz gençliğinin geleceğe bakışı ve mevcut durumu ‘milli bir perspektifle değerlendirmek’ konusundaki biganeliği bizlerin ,(her yaştan gençlerin) başımızı iki elimiz arasına alarak düşünüp, beyin fırtınası yaparak; çözüm aramamızı elzem kılmaktadır.
Türk Gençliği, ülkemizde ve bölgemizde cereyan eden gelişmelere karşı ilgisiz, ‘şahsi hedef planında ise’ kararsız ve (maalesef) ümitsiz bir görüntü vermektedir.
Kökü mazide olan, geleceğini bu ‘topraklarda gören, Türkiye’yi ebedi yurt kabul etmekle beraber dünya ‘daki gelişmeleri iyi izleyen, takip ve tahlil eden; tarihi birikimin ışığında olayları değerlendiren, geçmişe takılıp kalmak yerine geçmişten dersler çıkartarak geleceği şekillendirmek konusunda gençlerimizin bilinçlendirilmeleri elzemdir düşüncesindeyiz.
Kanaatimiz odur ki ; gençlerimiz şahsi plandaki hedeflerini oluştururken ‘imkanlarla orantılı hedefler’ ortaya koymalı ve hedefleri uğrunda bitmek-tükenmek bilmeyen bir efor sarfetmelidirler. Gençlerimiz, mesleki eğitim ve kualifikasyonunu imkan ve kabiliyetleri doğrultusunda tamamlayıp geliştirmenin yanısıra; ülke mes’ elelerine de kafa yormalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Yurttaşları olarak, ‘binlerce yıllık şanlı bir tarihe sahip ‘hüküm sürdükleri dönemlerin ‘en çağdaş, adil, din ve vicdan hürriyetine saygılı’ devletleri olan Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinin varisi, güçlü devlet geleneği olan 5 bin yıllık bir tarihi birikimin sahibi olduğumuzun bilinciyle hareket etmeliyiz.
TÜRKLER TARİHTE NASIL BAŞARDIYSA, GÜNÜMÜZDE DE BAŞARABİLİR…
Gençler, ‘ yaş alan delikanlılar’ Asenalar, Börteçineler, Umaylar, Aslılar, Bilgeler, Aybükeler, Almılalar , Kürşadlar, Dorukhanlar, , Sümeyyeler, Mehmetler, Aliler , Ömerler hülasa topyekün Türk Milleti! Şunu hatırdan çıkarmayınız; bizim kompleks veya suçluluk duygusu duymamız gereken, utanacağımız bir tarihi şahsiyetimiz olmadığı gibi, tarihimizin herhangi bir “döneminde” hiç bir şekilde IRKÇILIK yaptığımız veya İNANÇLARI yüzünden baskı altında tuttuğumuz hiç bir ‘halk kesimi’ veya ‘inanç grubu’ yoktur. TÜRK BEKLENENDİR vecizesi böyle bir olgunun ifadesidir…
TARİHE YÖN VERENLER !
Milattan önce 530 yılında Pers hükümdarı KİROS’ u mağlup eden Saka (Türk)kadın hükümdarı Tomris Hatun ile başlayalım:
Büyük Türk Hükümdarı Mete Han'ın M.Ö.209 yılında kurduğu Türk (HUN) Ordusu, idari yapısıyla bütün dünyada örnek alınan bir şablon olarak kabul edilmiş ve halen tüm dünya devletlerinin kullandığı bir ordu idari sistemi olarak kabul görmektedir.
Göktürk Kağan’ ı Bilge Kağan’ ın, bundan 1300 yıl önce taşa kazıttığı ;
“Türk Milleti’ nin adı sanı yok olmasın diye gece uyumadım, gündüz oturmadım.Aç milleti doyurdum, çıplak milleti giydirdim. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım” ifadeleri ile ; ‘millet olma’ bilinci ve ‘devlet adamı olma’ sorumluluğunun en belirgin örneğini vermektedir.
Söz konusu devlet yöneticisi, idareci, komutan, devlet adamı ise; Türklerin atası Karahan oğlu Oğuz Han , İlk düzenli orduyu kuran ve yönetim kademelerini belirleyen Mete Han, Çin esaretinden kurtulmanın meş’ alesini yakan büyük kahraman KÜRŞAD, Cengiz Han, TİMURLENK, Yıldırım Bayezid Han, Tuğrul Bey, Çağrı Bey, Alparslan, Osman Bey, Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan Selim , Kanuni Sultan Süleyman 4. Murad Han ve kahramanlar serisinin son halkası büyük komutan, dahi devlet adamı dünyanın hayranlıkla önünde eğildiği, Gazi Mustafa Kemal Atatürk “ çağdaşları ile mukayese edildiğinde” tartışmasız açık ara en mükemmelleri idi.
İlimde, teknikte, sanatta, mimaride, medeniyette ‘ çağdaşlarının’ daima bir adım önünde olan atalarımız, dönemlerinde dünyaya ışık saçan bilim insanları da yetiştirmiştir.
Matematik çalışmaları ile bilinen Ali Kuşçu, astronomi ve dil bilimi alanında da önemli bir isim. Döneminin önemli astronomi ve matematik bilgini Ali Kuşçu, 15. yüzyılda Semerkant'ta yaşadı.
Batılıların (telafuz zorluğundan dolayı) Avisenna diye tanıdığı ve kitapları 19. Asrın sonlarına kadar batı ülkelerinde ‘ temel tıp kitapı olarak “ okutulan’ İbni Sina Namıyla maruf büyük Tıp Bilgini ,ünlü hekim, hem tıpta, hem de matematik, astronomi gibi alanlarda büyük çalışmalar yaptı. Onun “Kanun” adlı eseri çok önemlidir. Bu eser, önemli orijinal bir tıp kitabı olarak bilinir.
Dünyada bilim sahasına kazandırdığı ilk keşif ve buluşlarla, bilim dünyasına ışık tutan Türk-İslam alimi el-Biruni; fizik, tıp, matematik, astronomi, trigonometri, coğrafya, jeodezi, farmakoloji, jeoloji, filoloji, din gibi konuları incelemiş ve toplamda 113 eser meydana getirmiştir.
Türk mucit İsmâil bin er-Rezzâz el-Cezeri 12. asırda Artuklu Beyliği Cizre’ de yaşamış, Sibernetik konusunda ilk adımlarını attığı ve ilk robotu yapıp çalıştırdığı kabul edilen Cezerî'nin, ünlü sanatçı Leonardo da Vinci’ ye ilham kaynağı olduğu düşünülür.
TÜRK ,ÖVÜN, ÇALIŞ, GÜVEN.
Ulu Önder Atatürk’ ün bu vecizesi rastgele söylenmiş bir cümle değildir, Bu ifade bize; Tarihimizle, başarılarımızla övünmemizi, çalışarak daha mükemmele ulaşmamımızı ve geleceğe güvenle bakmamızı salık vermektedir.
Son dönemlerde de Türkiye’ nin ‘yüzakı’ bilim insanlarımız vardır:
Cahit Arf, 1910 – 1997 yılları arasında yaşamış dünyaca ünlü matematikçi. Cisimlerin kuadratik formlarının sınıflandırılımasında ortaya çıkan ve kendi adıyla anılan “Arf Sabiti“, “Arf Halkaları” ve “Arf Kapanışları” gibi terimleri bularak, matematik ve bilim dünyasına önemli katkılarda bulundu.
26 yaşında gelen "profesör" unvanı
Harvard ve Yale üniversitelerinde 1961'de genç yaşta dersler veren Oktay Sinanoğlu, yeni buluşlarını, verdiği dersler ve yayınlarıyla dünyaya tanıttı. 26 yaşında profesör olan Sinanoğlu, Türkiye'de de kuramsal kimyanın gelişmesinde öncülük etti. 1973'te Almanya'nın en önemli ödüllerinden biri olan "Aleksander Von Humboldt Bilim Ödülü"nü kazanan ilk kişi olarak tarihe geçen Sinanoğlu, 1975'te Japonya'nın Uluslararası Seçkin Bilim Ödülü'nü kazandı ve aynı yıl özel kanunla kendisine "Türkiye Cumhuriyeti Profesörü" unvanı verildi.
Nobel Kimya Ödülü'ne iki kez aday gösterilen Sinanoğlu, canlılara biyolojik kimliğini veren DNA'ların şifresini çözerek, bilinmeyen türden canlılar yaratmanın teorisini kurdu.Oktay Sinanoğlu,
Türk kültürünün ve Türk dilinin amansız bir savunucusu idi.
NOBEL ÖDÜLÜ SAHİBİ TÜRK
Nobel ödülü sahibi bilim insanımız Prof. Aziz Sancar . 2015 yılında, Tomas Lindahl ve Paul L. Modrich ile birlikte DNA onarımına ilişkin çalışmaları nedeniyle Nobel Kimya Ödülü'ne layık görülmüştür
Türk Birliği vurgusu
Aziz Sancar, Türkiye'nin Atatürk'ün büyük ideali, "Türk Birliği" konusunda önemli adımlar attığını belirterek, şunları kaydetti:
"Atatürk o meşaleyi yaktı ama o zamanın şartlarında somut bir şey yapamadı. Fakat o ideali gelecek nesillere aşıladı. Şimdi Türk Birliğinin sağlanması için önemli ilerlemeler var. Ben ve benim gibi yakın arkadaşlarım Türk Birliğine inanıyoruz ve o yönde çalışıyoruz."dedi.
SANAT TA DA VARIZ:
Dünyaca ünlü müzisyenlerimiz Piyanist Güher , Süher Pekinel kardeşler, Piyanist İdil Biret, Piyanist Fazıl Say, Piyanist Tuluyhan Uğurlu,
Pop müzik sanatçısı Megastar Tarkan ve diğerleri… Şöhretleri ülkemiz sınırlarını aşan, konser verdikleri ülkelerde biletleri aylar öncesinden tükenen yüz aklarımız.
Görüldüğü gibi , Türk Gençliği olarak ümitsizliğe düşmemizin hiç bir gerçekçi sebebi yoktur. Birey olarak çalışkan olmayı, kişisel hedef belirleyerek çaba sarfetmemiz gerektiğini bilmemiz gerekir, bu toprakların“ gelecek nesillerin bize emaneti” olduğunu bilmemiz gerekir. Vatan ( oturacak bir site, yerleşilecek bir belde değidir) Vatan uğruna can verilesi ecdad yadigarı binlerce yıllık birikimin hali, ve atide binlerce yıllık geleceğimizin şekilleneceği “ EBEDİ YURT’ un” adıdır…
Biraz disiplin, biraz daha çalışkanlık, bir miktar daha özveri ile Türk İnsanının başaramayacağı bir şey yoktur.
Yazımı ulu önder Atatürk’ün sözleriyle tamamlamak istiyorum:
Atatürk'ün Türk nedir sorusuna verdiği cevap nedir?
O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu; Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur.
6 Ara 2020
Yorum Yazın