DEM Partili Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanması ve Ahmet Türk’ün “terör iltisakı” gerekçesiyle görevden alınması, ülkemizin siyaset sahnesindeki tutarsızlıkların bir başka örneğini oluşturuyor. Ne var ki, Ahmet Türk’ün aynı zamanda devlet tarafından “akil kişi” olarak kabul görmesi ve halen kritik süreçlerde rol alması, bu çelişkiyi daha da derinleştiriyor.
Bir yanda terörle ilişkilendirilip görevden alınan bir isim, diğer yanda çözüm süreçlerinde devletin baş tacı ediliyor. Bu nasıl bir anlayıştır? Eğer kendisi terör iltisakı nedeniyle kayyum atanmasını gerektirecek kadar tehlikeli görülüyorsa, bugün neden devletin en üst kademelerinde aktif bir şekilde yer alıyor?
Yok, eğer muteber bir isimse, neden belediye başkanlığı görevinden alınıyor? Siyaset; günü kurtarmak için yapılan konjonktürel hamlelerle değil, tutarlı ve adil bir yaklaşım sergileyerek yürütülmelidir.
Devlet aklı, böylesine çelişkili kararlarla ne içeride ne dışarıda itibar kazanabilir. Bugün bir isim üzerinden sergilenen bu tutarsızlık, aslında siyasetin genel ahlak ve ilke yoksunluğunun açık bir yansımasıdır. Unutulmamalıdır ki, çözüm süreçleri veya terörle mücadele politikaları, toplumun her kesiminde güven yaratmalıdır.
Eğer halk, kararların ilkesel olmadığına inanırsa, hem devletin meşruiyeti hem de toplumsal birlik zarar görür. Ahmet Türk örneği, sadece bireysel bir vaka değil, sistemin genelindeki çürümenin göstergesidir. Biz, Saadet Partisi olarak, siyasette tutarlılığı ve ilkeli duruşu savunmaya devam edeceğiz.
Adaletin olmadığı, ilkesizliğin hüküm sürdüğü bir ortamda hiçbir politika başarıya ulaşamaz. Bugün karşı karşıya olduğumuz bu çelişkiler, yarının adalet temelli siyasetini kurma mücadelemizi daha da güçlendirmelidir. Toplumsal barışın ve adaletin tesisi için her daim ilkeli duruşun savunucusu olacağız.
Yorum Yazın