BASIN AÇIKLAMASI
Müslüman ülkeleri ve uluslararası kamuoyunu Gazze için derhal harekete geçmeli!
ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’yi işgal etmeye yönelik açıklamaları dünya genelinde büyük tepki çekti. Trump’ın bu planı, Filistin halkının zorla göç ettirilmesini ve bölgenin demografik yapısının değiştirilmesini öngörüyor. Uluslararası hukuk uzmanları, bu girişimin savaş suçu teşkil edebileceğini belirtiyor.
Saadet Avrupa Başkanı Samet Sami Temel, Trump’ın açıklamalarına karşı sert bir tepki göstererek, Müslüman ülkeleri ve uluslararası kamuoyunu derhal harekete geçmeye çağırdı. Yapılan açıklamada, bu tür bir müdahalenin yalnızca Filistinliler için değil, tüm dünya için büyük bir tehlike oluşturduğu vurgulandı.
Temel’in açıklamasının tamamı şu şekildedir:
Saadet Avrupa Başkanı Samet Sami Temel’in Açıklaması
"Donald Trump’ın Gazze’yi işgal etme ve Filistin halkını zorla göç ettirme yönündeki açıklamaları, yalnızca bir siyasetçinin söylemi olarak değerlendirilemez. Bu, uluslararası hukukun en temel kurallarını çiğneyen, milyonlarca insanın hayatını tehdit eden ve bölgesel barışı tamamen imkânsız hale getiren bir girişimin sinyalidir. Bu tür bir planın varlığı bile insanlık vicdanına ağır bir saldırıdır.
Gazze’de yaşayan milyonlarca insan, yıllardır süregelen saldırılar, abluka ve insani krizler nedeniyle büyük acılar çekmektedir. Şimdi ise bu insanların zorla sürgün edilmesi gündeme getirilmektedir. Böylesine zalim bir müdahale, yalnızca Filistin halkına yönelik bir tehdit değil, aynı zamanda tüm dünyada hukuk düzeninin çöküşü anlamına gelir. Böyle bir uygulama, tarihte eşi benzeri görülmemiş sonuçlara yol açacaktır ve uluslararası kamuoyu bunu asla normalleştirmemelidir.
Trump’ın ortaya koyduğu bu plan, uluslararası yasalarla açıkça çelişmektedir. İnsanların zorla göç ettirilmesi, Roma Statüsü’ne göre insanlığa karşı bir suç teşkil etmektedir. Ayrıca, savaş hâlindeki bölgelerde sivillerin zorla yerinden edilmesini kesin bir dille yasaklayan Cenevre Sözleşmesi’nin ihlalidir. Bu tür girişimler, tarihte büyük yıkımlara ve telafisi imkânsız travmalara neden olmuştur. Gazze’de yaşanan bu sürecin benzer bir felaketle sonuçlanmasına izin verilmemelidir.
Bunun sadece bir tehdit olarak kalması bile kabul edilemez. Uluslararası Ceza Mahkemesi ve ilgili kuruluşlar, bu tür yasa dışı planların uygulanmasını engellemek için derhal devreye girmelidir. Dünya devletleri, özellikle Müslüman ülkeler, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını koruma sorumluluğunu üstlenmelidir. Eğer bu sorumluluk yerine getirilmezse, bugün yaşananlar başka bölgelerde de emsal teşkil edecek ve dünya daha büyük krizlerle karşı karşıya kalacaktır.
Özellikle İslam ülkeleri için bu konu bir vicdan meselesidir. Sadece diplomatik açıklamalar yapmak ve kınamalarla yetinmek artık yeterli değildir. Müslüman devletler, Filistin halkının güvenliğini sağlamak için somut adımlar atmalı ve Gazze’nin bağımsızlığını teminat altına alacak bir barış gücü oluşturmalıdır. Destek, sadece siyasi beyanlarla değil, fiili koruma mekanizmaları ile sağlanmalıdır. Filistin halkı yalnız bırakılmamalıdır.
Şunu net bir şekilde ifade etmek gerekir ki; bu süreci sadece izlemek ve tepkisiz kalmak, suça ortak olmak anlamına gelir. Ancak unutulmaması gereken bir nokta daha var: Artık yalnızca sessiz kalmamak da yeterli değildir, eylemsiz kalmak da bu vahşete zemin hazırlamaktır. Hakikatin yanında durmak, adaleti ve insan onurunu savunmak, yalnızca söylemlerle değil, somut eylemlerle mümkündür. Eğer bugün harekete geçilmezse, bunun sonuçları telafisi imkânsız bir noktaya ulaşacaktır. Geç kalmadan adaleti savunmak ve zulme karşı durmak herkesin sorumluluğudur."
Yorum Yazın